29 Ekim 2012 Pazartesi

ATAMIZIN MİRASINA SAHİP ÇIKALIM!

Bugün günlerden 29 Ekim.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeni ile yürüyüşlere izin verilmiyor.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeni ile Ankara'ya ulaşmak ATASINA yürümek isteyen onu ziyaret etmek isteyen milyonlarca insanın Ankara'ya ulaşımı engelleniyor.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeni ile bayramını kutlamak isteyen Cumhuriyetçilere biber gazı sıkılıyor.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeni ile Bağdat Caddesine ulaşmasını engellemek nedeni ile vapur seferleri iptal ediliyor.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeni ile ATAMIZIN evlatları bu kadar zulüm görmedi.
Biz bu kadar zulüm görmedik.
Sabahtan beri izlediğim haberler doğrultusunda ben böyle çirkinlik görmedim. En korkunç film bile tüylerimi böylesine ürpertmedi.
Yaşlı amcalar gördüm, mücadele eden. Son nefesini biber gazına saklayan, o kargaşada bayrağını dimdik tutan.
Küçük çocuklar gördüm, bayrakları elinde, korkusuzca yoluna devam eden.
Yaşıtlarımı gördüm, korkusuzca mücadele eden.
Ebeveynler gördüm, cesurca ailesi ile Cumhuriyeti temsil eden!
Biz Cumhuriyetin çocukları, bırakılan bu muhteşem mirası sonuna kadar temsil edecek olan Cumhuriyetin geleceği, bizlere büyük rol düşüyor. Temsil ettiğimiz Cumhuriyet lafla sözle elde edilmedi, kanla canla edildi. Gerekirse kan döker, gerekirse can veririz. Biz ATAMIZIN askerleriyiz, biz ATAMIZIN gelecek nesliyiz. Üzerimize düşen vazife için gün saymayı bırakıp, bir şeyler yapmamız gerek.
Olan biten bu rezilliğe sessiz kalmamalıyız.
Olan biten bu çirkinliğe seyirci olamayız.
Bugün yaşananları yarın unutmamalıyız, yarın unutturmamalıyız!
Hatırlarım,
Küçükken babamın sırtında katıldığım bayramları. Sevinçten, mutluluktan, gururdan ağlayanları.
Bugün görüyoruM ki, gözler biber gazından yanıyor, bayrağımız tekmeleniyor, insanlar hayatta kalma mücadelesi dimdik durma mücadelesi veriyor.
Üzgünüm arkadaşlar.
Ben 23 yaşındayım.
Benim ileride çocuklarıma anlatabileceğim coşkulu bayramlarım çok az. Ben zulmü, mücadeleyi, yok edilmeye çalışan Cumhuriyetimize sessiz kaldığımızı anlatabilecek kadar yürekli değilim.
Sormaz mı bana o küçük çocuklar, ne yaptın? diye.
Hiç bir şey diyemem. O kadar cesur değilim. Hiç bir şey diyemem, dilim varmaz demeye.
İşte şimdi, bir şeyler yapmamız gerekiyor. Dilimizde değil, yüreğimizle kalbimizle ayaklanmamız gerekiyor. Lütfen duyarlı olalım. Gelecek nesilleri kurtarmak bizim görevimiz. Tıpkı CUMHURİYETÇİ ANALARIMIZIN BABALARIMIZIN bizleri kurtardığı gibi.
Gelecek nesillere yok edilmesine izin verdiğimiz değil, yaşattığımız Cumhuriyeti onurla göstermek isterim.
Lütfen artık sesimizi duyuralım. Yüreğimizi ortaya koyalım.
Ben Cumhuriyet kızıysam, ve sende Cumhuriyet çocuğuysan, gelecek nesillere gelin hep beraber mirasımızı bırakalım. CUMHURİYETİMİZE SAHİP ÇIKALIM.
GELECEK NESİLLERİ KORUMAK ATAMIZIN BİZE VERDİĞİ GÖREVSE, BEN BU GÖREVİ YERİNE GETİRMEK ZORUNDAYIM,
YA SEN?
O zaman hadi durma.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

yalnızlıkır.

Rahatla.
Derin bir nefes al. 
En rahat yastığı, omuzlarının kendini güvende hissedeceği yere yerleştir.
Bu mevsimde, sevdiğin içeceğini yanına al.
Hadi.
Yak bi sigara.
Gözünün ucu ile arada bir televizyonu kes.
Sonra elinin ucundaki telefonuna bak. Bir arayan olmuş mu? Ya mesaj atan? 
Yok dimi.
Güzel.
Yalnız olduğunun farkında mısın?
Tüm bunları kendi kendine yaptığının?
Kendi keyfin için. 
Cevap; evet.
Tabii.
Yalnızlık güzeldir. 
Yanında türlü türlü insan istediğin her anlardan sonra kendi kendine kalmayı dilediğin anlar çoktur başkalarını dilediğinden. 
Huzurludur. 
Tartışmasızdır. 
Kendi kendinin en iyi dostu olmak pahabiçilmezdir. Çünkü öyle bir şeydir ki bu, o an ne yapmak istiyorsan sen kendinle onu yapabilirsin. O an ne hissediyorsan, onu söylebilirsin benliğine.
Çekinmek yok. 
Utanmak yok. 
Rahatlığa gel be paşam.
Budur güzellik.
Ağladığınız, sayıkladığınız, birilerini dilediğiniz anları bi boş verin.
Kendi kendinize neler yaptığınıza bakın. Oturup saatlerce sayfada duygular ifade edebiliyor, kimileri resim çiziyor, kimileri müzik dinliyor, kimileri en sevdiği filmi izliyor. Bir başkasının sevdiği değil, kendi. 
Biz özeliz.
Özel biri ile birlikteyiz.
Eşi benzeri olmayan,
Kendimizle.
Kıymetini bilin. 
Kendinizin. Değerini bilin. Kendi kendinize kaldığınız dakikaların, saatlerin, günlerin...
Çünkü gelenin gidenin neeedüğü(!) belirsiz bu dünyada, kendinizden başkasına güvenmenin tehlike çanları çaldığı bu gezegende her an ters-düz edilebilirsiniz.
Bunu kendinize, bu özel benliğinize yapmaya hakkınız yok. 
Şimdi küllüğünde unuttuğun sigaranı söndür.
Hadi, bir tane daha yak!

17 Haziran 2012 Pazar

"m"


Baba-m.
Benim demek için sadece tek bir "m" harf yetiyor, belli ediyor. O benim.
Herkesin babası özel, herkesin babası ayrı.
Ama o sizin babanız,
İşte fark, sadece "m" ...
Her gün onun günü, sadece bugün değil. Çünkü o her gün özel, her gün başka, her gün farklı, her gün bir yeni güne daha heyecanlı. İşte bugün ona yine ufak bir şeyler daha,
Omzundaki yükleri her gün bir yerlere saklayan, hayattaki mücadelesine her gün göğüs geren, ve bir yandan meydan okuyan, cesur insan!
Yüzünden, güzel gözlerinden eksik olmayan neşesi, sevgisi bambaşka olan bir adam.
Bambaşka sever,
Bambaşka bakar,
Bambaşka inanır,
Bambaşka güvenir...
Kızar, bağırır, eleştirir, sorgular, düşündürtür -ki en çok sevdiği şey budur, insana sevmesini öğretir.
Doğru yolu göstermez, bulmanı sağlar.
Yanlışı göstermez, fark etmeni ister.
Düşünmeni değil, düşündürtebilmeni ister.
Benim babam.
Babam.
Teşekkürler.
Benim babam olduğun için, bana inandığın için, bana güvendiğin için.
Bugün değil sadece her gün "Babalar Günün" mutlu-kutlu olsun. Tüm sevdiklerinle nice 365'lere...



13 Mayıs 2012 Pazar

Anne'lerim.

Bir kadın vardı,
içinde beni büyüten.
bana can veren.
Bir kadın vardı, kollarında can bulduğum, yanaklarımda sevgisini hissettiğim, dizlerinin dibinde büyüdüğüm.
Onsuzluğun ne olduğunu bilmediğim, bilmekten korktuğum, bilmek istemediğim.
Bilirdim ki, istemediği her şey bana zarar verecek, bilirdim ki kalbine doğanlar beni üzecek ya da sevindirecek. Bilirdim ki, ona inanmak, ona güvenmek gerekirdi.
Bilirdim ki, aşk denen şey, onu taşıyan harflerde gizliydi.
Güzelliği,
Çirkinliği,
Umutları,
Hayal kırıklıkları,
onu hep daha güçlü kılardı.
Onu hep hayata karşı daha dimdik durmasını sağlardı,
bilirdim ki.
Benim nefesimi solumadan yaşayamayacağı bir kadın,
bilirdim ki, o benim annem.
ve,
bir kadın daha vardı.
Güzellikleri kalbinden taşırdığı,
Temizliğini gözlerinden akıttığı,
Duygularını dudaklarından okutturduğu,
Bensiz nefes alamayan,
Bensiz günlerinden keyif almayan.
ve belki de yaşama son kez benimle bağlı kalmayı başarmak için çabalayan.
Son şansıydım belki de.
Mutluluğu için.
Kalbinde sakladığı acılarından kurtulmak için.
Umutsuzlukları,
Hayal kırıklıkları için.
Var olma sebebime minnet duyan bir kadın.
Güçlü, asil, korkusuz ve cesur...
bir kahraman, babaannem.

İki kadınım vardı benim,
Biri canım annem,
Diğeri ise, beni terkettiği için hiç kızamadığım, ama kalbimde her zaman yaşayan ve yaşayacak olan, her düşündüğümde ve onu her andığımda boğazımın düğümlenmesini sağlayan, her şeyden, herkesten çok özlediğim babaannem.

Anneler günün kutlu olsun canım annem,
Anneler günün kutlu olsun toprağın altından bile beni koruyup kollamaktan vazgeçmeyen meleğim, babaannem.





21 Nisan 2012 Cumartesi

EN KÖTÜSÜ DE “FARKINDA OLMAK”


Yıllarca, üniversiteye girdiğimde, her şeyin çok güzel olacağından, o yılların asla geri gelmeyeceğinden, asla unutulmayacağından, ve yeniden o yılları geri almak isteyeceğimden bahseden sevgili ailemi, sevgili arkadaşlarımı, sevgili çevremi 1 kez bile haklı çıkarabilmiş değilim.
Çok yazık.
CV’leri doldurmak adına yapılabilecek sayısızca şey varken, bizler birer koyun, her gün güdülüyoruz sadece.
Ben,
bana kazandırdıklarının hesabını yapamamayı dilerken, benden götürdüklerinin hesabını yapamaz oldum. Ne fırsatlar tepildi, ne hayaller ayak altına serildi, çiğnendi.
Bir çoğumuzun amacının “mezun olmak, sadece mezun olmak” olduğu gerçeği varken, eğitimcilerin, hiç bir katkılarının bulunmaması ve üzerine daha da okullardan uzaklaştırmaya, soğutmaya çalışması ne üzücü.
Hiyerarşik bu düzen içerisinde, bizlerden başarılı bir birey yetiştirdiklerini sanarken, aslında, başarıyı ellerimizden aldıklarının farkında değiller. Olay not değil, olay çan eğrileri değil, olay sınıfta aktif olmak değil. Bir birey yetiştirmeyi bilmeyen eğitimcilerin, -tabi ki genelleme yapmam yanlış olacaktır, ama yine de bir çoğunun böyle olduğunu hepimiz biliyoruz- nasıl başarılı öğrenci yetiştirebilecekleri konusundaki endişelerim, içimi, her gün huzursuzluklarla kaplıyor.
Türkiye’de işler torpil ile yürürken, zaten, bu “altın bilezik” geyiği de iyice sıkmaya başlamış durumda. İşe gireceğimiz zaman, görüşmeye giderken adını, görüşmede ise sadece adımızı kullanacağımız bir sistem içerisinde, başarılardan söz etmek, zaten…Neyse.
Şuna inanıyorum ki,
bizi yetiştiren sadece ve sadece, annemiz-babamız.
Gerisi, “babasının oğlu değil ki uğraşsın, anasının kızı değil ki üstüne titresin.”

8 Ocaklar.

Seneler geçti, aldığın iki hediye yerini bıraktı iki söze,
beni mutlu etmeye.
Seninle büyüyen benliğim, rol model seçti seni kendime.
Güçlenmeyi seninle,
Dik durmayı seninle,
Savaşmayı seninle,
Yenilmeyi seninle öğrendim ben bunca sene.
Her düştüğümde, elini uzatan o eşsiz, o karşılıksız aşk vardı, her seferinde gözlerimin önünde.
Yeri geldi öfkelendim, yeri geldi sinirlendim, yeri geldi içime sığdıramadım kızgınlıklarımı, ama ne olursa olsun,
sen her zaman MÜKEMMEL BİR BABA oldun benim için.
Kızgınlıkların benim dik durmam içindi,
Kızgınlıkların benim kendimi bulmam içindi,
Kızgınlıkların benim senden daha iyi bir insan olabilmem içindi.
Sen, her zaman benim karanlıklarımı aydınlattın, hiç bir zaman o karanlıklar içerisinde boğulmama izin vermedin.
Her zaman koşulsuz, hiç bir karşılık beklemeden her şekilde dimdik yanımdaydın benim.
Bir babadan öteye, sen benim vazgeçemeyeceğim, sonsuz sevgilim oldun, sonsuz dostum oldun.
Amaç iyi bir baba, iyi bir evlat olabilmekti.
Ben denemeye devam ediyorum, ama sen başardın!
Sen seneler önce bu evden giderken, bunu aslında başarmıştın. Çünkü hiç bir zaman elimi bırakmadın. Hiç bir zaman beni yanlız bırakmadın. Bir kız çocuğu için yapılabilecek her şeyi sonuna kadar yaptın. İşte asıl o zaman babam, bir evlat yetiştirmeye başlamıştı. Güzel bir mücadele başladı…
Bir babanın kızına yaşatabileceklerinden fazlasını yaşattın,
Bir dostun verebileceğinden fazlasını verdin,
Bir sevgilinin hissettirebileceğinden fazlasını hissettirdin.
Birtanecik babaannem, muhteşem bir baba yetiştirmiş benim için, muhteşem bir baba hediye etmiş bana.
Mutlu yıllar babacım,
Mutlu yıllar dostum,
Mutlu yıllar sevgilim.
Seni canımdan, her şeyden çok seviyorum.
Nice nice seneleri de birlikte geçirmemiz, benim tek dileğim. Sağlıklı, mutlu, huzurlu…
Bir şekilde,
AMA HEP BİRLİKTE!